
Tuzla escort Nazire, Tuzla’nın Aydıntepe Mahallesi’nde, tersaneye yakın eski bir sokakta yaşıyordu. Mahalleye deniz kokusu sinmişti ama onun evinde hâlâ yanık sabun, ter ve zaman kokusu vardı. Ev eskiydi, kapının menteşesi gıcırdar, pencereyi her rüzgârda rüzgar değil, geçmiş açardı.
Nazire 54 yaşındaydı. Gençliğinde Balıkesir’in bir köyünden İstanbul’a gelmiş, ilk işini Tuzla’daki bir tekstil atölyesinde bulmuştu. O yıllarda umut çok, parası azdı. Ama gençti, inancı diriydi. Kısa süren bir evliliğin ardından yalnız kalmıştı. Ne çocuğu olmuştu ne de kalabalık bir geçmişi. Hayat, onu “gürültüsüz bir yan karakter” gibi yaşatmıştı.
Yıllar içinde temizlikten, bakım işlerine, hasta refakatine kadar ne iş varsa yapmıştı. Biriktirmemişti; biriktirmeye çalıştığı şeyler zaten elinden alınmıştı. Şimdi evinde bir kilim, bir sehpa ve eski bir radyo vardı. Ama içinde konuşmayan çok şey…
Sandalyeyi Kimseye Göstermedi
Tuzla escort Bir gün, tersaneden çıkan genç bir kadın, apartmanın önünde bayıldıı. Nazire hızla aşağı koştu. Onu kaldırdı, eve aldı. Soğuk su, biraz kolonya, bir dilim ekmek. Genç kadın kendine geldiğinde ağlamaya başladı. “Evden kovuldum,” dedi. Daha fazlasını sormadı Nazire. Kız geceyi orada geçirdi.
O günden sonra genç kadın birkaç kez daha geldi. İşi olduğunda çantasını bıraktı, bazen sadece susmak için oturdu. Nazire ona çay koydu, bir sandalye çekti. Ama kimseye anlatmadı. O sandalye artık sadece misafir için değil, geçmişine duyduğu sadakat içindii.
Günlerden bir gün genç kadın, küçük bir kutu bıraktı: içinde bir not.
“Beni sustuğum hâlimle de anladınız. Bunu unutmayacağım.”
Nazire kutuyu açmadı. Sadece başucuna koydu. O günden sonra sabahları pencereyi daha erken açtı. Çünkü yalnızlık hâlâ oradaydı ama bu kez içeride bir iz, dışarıda bir ihtimal vardı.
Bir yanıt yazın