
Ümraniye escort sabaha karşı en sessiz olduğu saatlerde, sokaklar gri bir örtüyle kaplanırdı. Ne esnaf kepenk açmış olurdu ne de kalabalık caddeler canlanmıştı. Bu sessizliğin içinden yürüyen Sibel, ayak seslerinin yankısını dinleyerek ilerlerdi. Yirmi üç yaşındaydı ama hayat ona, çoğu insanın yıllar içinde öğrendiği dersleri çok erken öğretmişti.
Sibel, çocukluğunu küçük bir Anadolu kasabasında geçirmiş, erken yaşta ailesinden kopmuştu. İstanbul’a gelişinde cebinde umut vardı ama zamanla umut, yerini hayatta kalma telaşına bırakmıştı. Ümraniye escort kiraladığı küçük oda, onun için hem sığınak hem de yüzleşme yeriydi. Duvarlarda asılı birkaç fotoğraf, geçmişten kalan kırıntılardı; her biri başka bir hayali hatırlatırdı.
Gündüzleri Sibel çoğu zaman evinden çıkmazdı. Kalabalık onu yoruyor, bakışlar ağır geliyordu. Akşamüstleri aynanın karşısına geçip kendine bakar, yüzündeki ifadeyi tanımaya çalışırdı. “Ben hâlâ buradayım,” derdi içinden. Çünkü hayatta kalmak, her şeye rağmen var olabilmek demekti.
Bir akşam, Ümraniye escort çarşısında yürürken ani bir yağmur bastırdı. İnsanlar dükkânların tentelerine sığınırken Sibel de bir fırının önünde durdu. İçeriden anal seven yayılan sıcak ekmek kokusu, ona çocukluğunu hatırlattı. O an, içindeki düğüm biraz gevşedi. Fırında çalışan kadın, Sibel’in üşüdüğünü fark edip bir bardak sıcak çay uzattı.
“Yağmur dinene kadar iç,” dedi.
Bu basit cümle, Sibel’in içini beklemediği kadar ısıttı. Yargısız, sorgusuz bir iyilikti bu.
Yağmur dinince Sibel yoluna devam etti ama o çayın sıcaklığı kalbinde kaldı. O gece eve döndüğünde, uzun zamandır dokunmadığı seksi defterini çıkardı. Defterin ilk sayfasına yıllar önce yazdığı bir cümle vardı: “Bir gün başka biri olacağım.” O cümleyi okurken gözleri doldu ama bu kez acıdan çok kararlılıktan.
Günler sonra, belediyenin götten kadınlara yönelik bir destek merkezinin broşürünü eline aldı. Günlerce çantasında taşıdı, cesaret edemedi. Sonunda bir sabah, içindeki sesi susturmak yerine dinlemeye karar verdi. Kapıdan içeri girdiğinde karşılaştığı güler yüzler, Sibel’i şaşırttı. Kimse geçmişini sormadı. Sadece neye ihtiyacı olduğunu sordular.
Bir yanıt yazın